9 Kasım 2010 Salı

Ne "Model"siniz siz?



Dün stüdyodan çıkıp İstiklal Caddesi'nde yürüyen müzik grubu Model'in üyeleri Kasımpaşaspor taraftarları tarafından saldırıya uğramışlar! Gündüz gözüyle İstanbul'un orta yerindeki Taksim'in orta yeri olan İstiklal'de yürürken bir grup holiganın saldırısına uğrayabiliyosanız sorarım size daha "Korku Adası" falan diye TV programları yapmanın ne gereği var güzel ülkemde? Grup üyelerinin ifadelerine göre bu hanzolar "Beşiktaş ananı sikmeye geldik!" diye "tezahürat" adı altında toplu sövme ayini yapıyormuş. Bascının üzerinde (10 evden 9unda çakması ya da gerçeğinden en az bir tane olan) Adidas 3-stripe eşofman altı varmış. Zavallı çocuk  bi de yediği dayağı rasyonalize etmeye çalışıyor: "Herhalde siyah-beyaz diye BJKli sandılar!" Ama ben takım tutmam diye de devam ediyor..tutsan noolcak bu hanzoların seni dövmelerine sebep mi?
 
Eski bi müzisyen olarak biliyorum, bu ülkede müzisyen olmak zaten çok zor.. Öyle hikayelerim var ki belki şimdiki MP3 çocukları inanmaz bile. Mesela sene 93'de Ankara Yüksel Caddesi'nde (bilenler bilir) yürürken gitarist arkadaşımızın sırf saçı uzun diye polislerce çevrilmesi, çantasının didik didik aranması..ve hazır olun: Çantasında bulunan distortion pedalının bomba zannedilmesi nedeniyle Terörle Mücadeleye götürülmesi! Bu ülkede sanat yapmak zaten zor be kardeşim, zor be Model'im niye kasarsın?!? Hele bi de o saçlar başlar falan... kestirsene herkes gibi tavuk götü! İçinde "göt" olunca belki Holigan tanır seni!
Farklı olanı kabul etmemek... Dünyanın en ilkel davranışı. Bu adamlara sorsan şimdi büyük kısmı da güya vatanseverdir! Mesela Fatih Akın falan yurtdışında ödül falan aldığı zaman göğsü kabarır utanmadan bu bok heriflerin. Hani Fatih Akın ya da başka bir sanatçı yurtdışında sivrildiğinde hemen bi sahipleniriz ya, hep düşünürüm Fatih, Ferzan ya da Hüseyin Çağlayan Türkiye'de yaşasaydı ne olurdu? Cevap veriyorum; muhtemelen dayak manyağı olurdu! Fatih Akın bırakın yönetmen olmayı Trabzon'dan çıkamayacak, orada yeteneğini,hevesini içine gömüp herkes gibi bir iş yapan, herkes gibi bir adam olacaktı. Tıpkı senin istediğin gibi hanzo! Tıpkı senin istediğin gibi sistem! Tıpkı senin istediğin gibi hanzo sistem!
O yüzden sakın  Fatih Akın'ı sahiplenme, Ferzan Özpetek'e sevinme, Hüseyin Çağlayan'la övünme!
Çünkü üstünde zerre hakkın yok!  
Aynen devam Model'im! Gaz kesmeden devam! İnadına devam!
Senin en azından ne Model olduğun belli...!

8 Kasım 2010 Pazartesi

Mırnav'ı Dürt!

Bunu da duyduk ya daha neler duycaz bakalım.. Kediler için facebook yapmışlar!
http://www.facepetbook.net/ adresinden bakabileceğiniz bu şahane hizmet sayesinde petler de birbirini dürtebilecek, birbirlerinin ex'lerine, ex'lerinin yeni manitalarına göz atabilecekler, ki kim düşündüyse büyük bir eksiği gidermiş cidden.
Bu dev hizmetten esinlenerek ben de bundan böyle sizlerle bilindik TV prodüksiyonlarının pet versiyonlarını paylaşacağım. İlk olarak "Aşk-ı Memnu"nun kedi versiyonunu dikkatlerinize sunuyorum...
Önde Ednan Bey, arkada üst sırada Behlül, tahmin edilebileceği üzre altta Bihter.
Ednan Bey'in aşağıdaki surat ifadesine dikkatinizi çekerim. Tüm oyunculuklar dizidekinden daha iyi!

AŞK-I MEMNU KİTİ STAYLA

7 Kasım 2010 Pazar

Yeni Kısa Filmim: Toplumsal Cinnet!

Yeni kısa filmim "Toplumsal Cinnet"in galasını her yerden önce burada sizlerle yapmak istiyorum. Toplumsal Cinnet yaşamadığımızı iddia edenler bakalım bu dev yapımdan sonra aynı düşüncede olabilecekler mi? Ben ve ekibim bu filmin çekimi için 7 ay boyunca Tahtakale'de yaşadık. Oyuncularımı ve tüm çekim ekibimi yüksek özverileri için yeniden kutluyor, ayların emeğini sizlerle paylaşıyorum...


Toplumsal Cinnet! Şimdi de yok diyebilir misiniz?!?!?!?

Karpuz bunun neresinde?

Hakketen bildiğin, yıllardır blog yazmak istiyorum. Lakin kimilerine göre koltuğunun altında pek çok karpuzu olan, ama bana sorsan bi boka konsantre olamayan, milyon işle aynı anda ilgilenen dağınık herifin tekiyim. 100 tane ayrı iş yapıp 100 tane ayrı hayatı yaşamak marifetse tam işte öyle bi tipim. Mutfakta aşçı, yatak odasında leopar, salonda centilmen hesabı da diil üstelik. Daha ziyade Doktor Çekil & Mr.Haaayt durumu. Bundan bilahare başka yazılarda bahsedicem. Yazarken niyetim "Ulen blogırcılar pek bi moda, yaziim ne eksiğim var, kitap neyin çıkartırım herkes kim olduğumu merak eder" düdüklüğü değil baştan söyliim, ama no offense dude, bunun için yazanlara saygım da sonsuz. Zira bissürü yerde yazıyorum zaten (uffff, zaten yazarım, tanıdık biriyim, bunlara ihtiyacım yok tribi) burda yazmak, buraya yazmak, kavanozun için açıp bağırıp geri kapatmak gibi. Tamamen rehabiliteyşın amaçlı yani bi nevi.
Bu giriş muhabbetini kısa keselim & önümüzdeki yazılarla geyiklerden geyiklere dalalım aynı hızla istiyorum. O yüzden ne dağınık, ne konsantre olamayan, ne eli işte gözü oynaşta bi adam olduğumu size daha iyi anlatabilmek için Tarantino abimizin Tarantulalaştığı bu fotoğrafla sizi başbaşa bırakmak istiyorum. Kendisi de aynen benim gibi "eli işte gözü oynaşta" bi kardeşimizdir, severiz bayılırız o aaaayrı. Ama iş yapış modeli aynı işte. O yüzden.
Yarın öbür gün ara verip yazmazsam, ya da külliyen bırakırsam bu hikayeyi, elimde illa ki böyle bi iş var, koltuğumun altına yeni bi karpuz sıkıştırmaya çalışmaktayım demektir!

Şimdiden özrüm & kabahatim beyandaki gibidir:  

6 Kasım 2010 Cumartesi

İlk Postum


Blog yazmam yönünde gelen pek yoğun talepleri daha fazla gözardı edemeyip bloğumu yazmaya başlıyorum.
De hadi hayırlısı...
Bi tane de imaj ekliim tam olsun. Mesajım da şudur; hani filler artık korkun bizden, blogırız küçüğüz ama güçlüyüz falan..
O hesap.